Şimdi efendim yazının başlığı biraz acayibinize gitmiş olabilir. Yıllardır izlediğimiz bilimkurgu filmlerinde robotik istila hep felaket, insani duygular da hep bir kurtarıcı olarak gösterilir. Kim derdi ki gerçek aslında bunun tam tersi olsun! Robotların insanların aksine duyguları olmadığından sizi kıskanmazlar, haset duymazlar, size öfkelenmezler ve sizden nefret etmezler. Robot yalnızca algoritmalar dahilnde çalışır. Yani robotlar her koşulda dünya barışını ve insanların iyiliğini getirecek şekilde programlanırsa gerçek kurtuluşa ereriz. Duygular kurtuluşumuzu engeller. İnsan merkezli dünyanın "normal" insanları siyasi görüşü kendisinden zıt olanlardan nefret etmek gibi ya da kendisinden başarılı olanı kıskanmak gibi elli tane insan ırkının selametine engel abuk subuk irrasyonel hatta direkt beyinsizce dangalak duygularla hareket ederler. Üslubumu ağır bulduysanız bu söylemleri iki dünya savaşı çıkardığı halde ders almayıp üçüncüsünü çıkaracam diye tutturan bir canlı türüne layık gördüm. Kendime de iltimas geçmiyorum fazlasıyla olmasa da arada sırada beyinsizce ve dangalakça davrandığım olmuştur ve olmaktadır. İnsanı duygusal rezalet batağından ancak robotik istila kurtarabilir.
Şimdi diyeceksiniz ki sevgi gibi aşk gibi iyi duygular ne olacak? Bir kere aşk iyi bir şey değildir onu bir düzelteyim. İnsanların en sık düştüğü yanılgılardan biri aşkı iyi bir şey zannetmektir. Bilimsel olarak aşkın hormonal salgılardan ibaret olduğu kanıtlanmışken aşka manevi anlamlar yüklemek duyguların esiri olmaktır. Neyin gerçek olduğu ile ilglenmek lazım, neyin şık durduğu ile değil. İnsan denen sapık tür önce iğrenç gerçeği süslü yalana tercih etmeyi öğrenmezse dünya savaşları bir gün türümüzü gezegenden silecektir. Unutmayalım, ne hissettiğimiz değil aslında ne olduğu önemlidir. Uçaktan paraşütsüz atlarsanız yerçekimine inanmamanız sizi çakılmaktan kurtarmayacaktır. Bilim aşkın gerçek olmadığını söylerken hayır efendim aşk manevi bir duygudur diye diretmek kreş çocuklarının seni öğretmene söylicem diye ağlamasından farksızdır. Gerçeğe ulaşmamızı duygular engeller.
İnsan iletişimi denen karmaşık hengamede kurumsallaşma sistemi geliştirdim. Yakın arkadaş ve akrabalara haftalık periyotta belirli gün ve saatler vererek her hafta aynı gün ve saatte kendilerini aramaya başladım. "Telefon algoritması" adını verdiğim bu sistem ile bütün tanıdıklarımı insani duygulardan bağımsız olarak mekanik biçimde arama imkanı buldum. Algoritma dahilinde aranan şahıs telefonunu açamadığında ise algoritma haftaya devrediyor, bu kadar basit. Bayram, seyran vs. bahanelere ihtiyacı ortadan kaldıran, insani duyguların öngörülemez yapısını öngörülebilir mekanik bir güven ortamına dönüştüren harika bir kurumsallık projesi oldu. Ancak tabii ki robot değil insan olduğumdan her algoritmanın bir rayici var. Bu rayiç algoritma için belirlenen saatin 15 dakika öncesi ile 15 dakika sonrası arasındaki süreyi kapsayan 30 dakikadan oluşuyor. Ancak tabii ki süre içinde insani hatalarımdan ve dalgınlıklarımdan kaynaklanan algoritma kusurlarım (Algoritma sahibini rayiç içerisindeki 30 dakika boyunca arayamamak gibi) oldu. Eğer yerimde bir robot olsaydı bütün telefon algoritmalarını dakikası dakikasına arayabilirdi.
Platonik ihanet teorisi de işte bu duygulara mantık kazandırma anlayışından türemişti. İnsan denen düşünce fukarası yaşam formu bir yandan tekeşli olduğunu iddia ederken bir yandan eski sevgili gibi kavramları normal kabul ederek çelişkiye düşmektedir. Tekeşlilik varsa eski sevgili olmaz, eski sevgili varsa tekeşlilik olmaz. Platonik ihanet aldatmanın en küçük yapıtaşıdır ve birine platonik aşık olan bireyin bir süre sonra başkasına platonik aşık olması ile gerçekleşir. Tanımdan anlaşılacağı gibi bütün platonik hainler çokeşlidir. Ancak çokeşliliğin aldatma olmadığı açık ilişkileri yaşamayı kabul edecek zihniyette olanlar platonik hain olmazlar, çokeşliliği ihanet kabul etmediklerinden dolayı platonik çokeşli olurlar. Çokeşlilik ise birden fazla kişi ile ilişki içerdiğinden dolayı kurumsallaştırılıp algoritma düzeni içinde yaşanması oldukça zor bir yaşam biçimidir. İşte bu kişilerarası ilişkilere algoritma ve kurumsallık gelmemesi bizi öngörülemezlik batağına mahkum eder.
Ancak hala umut var. Robotik teknolojinin her geçen gün geliştiği 2010 lu yıllarda robotik istila sandığımızdan daha yakın olabilir.
Robotik istilaya kadar unutmayın: Bu dünyada her ne olursa olsun iyi bir insan olmak istemeye devam etmek lazım.